Yine ben :) Pek beklemediğinizi biliyorum ama şu son birkaç gündür evden pek çıkmayınca bir gaz, bir heves bende ki, sormayın gitsin!!!
Aslında havalar falan hala çok güzel, insanlar şapada şupada denizde. Ama ben kıyısından bir bahane buldum mu anında yön değiştirebiliyorum işte! Hergün denize inerken pat! Üç gün ara!
Neyse...
Hani bahsettiymiştimdi ya geçen yazımda yapacağım metal kapaklardan birşey diye, işte onu yaptım ben!!! Yapmakla da kalmadım, fotoğrafladım bir de size göstereyim diye :)
Malzemeler öyle aman aman şeyler değil göreceğiniz üZRe; kapak, tel, halka ve isteğe bağlı diğer zımbırtılar. Ki bundan kastım anahtar. Ama minik çan olsaydı bence daha güzel olurdu...
Elimde en çok kola kapağı vardı. Önce karışık kapaklardan yapacaktım ama sonra dedim ki bir olsun. Bir sonraki planım aynısının bira kapaklısını yapmak! Şu an hala toplama aşamasındayım.
İşlem gayet basit aslında. Kapaklara delik aç, halka yardımıyla kapakları uçuca ekle ve yuvarlak çemberimsi birşeyden sallandır! Hepsi bu...
Lakin bir noktada takılıyorum ki o da kapakları nasıl delebileceğiniz. Ben teeeeee yıllar önce abim(gil)in yanına gittiğimde ebay'den aldığım metal kapak delmeye yarayan "şey"i kullandım burada (punch for metal caps). Çok da pratik oldu.
Ama bizde böyle birşey var mı bilemedim? Benim hiçbir yerde gözüme çarpmadı ne yazık ki... Delme konusunda çivi-çekiç yöntemi kullanılabilir ama o da epey vakit alır gibi geldi :(
Bakayım dedim biraz internete belki birşey çıkar diye ama Türkçe sitelerde hiçbir şey bulamadım. Yabancı sitelerin çoğunda hep benim kullandığım şey kullanılmış Sadece iki yerde farklı olabilecek fikir gördüm, ki biri az önce bahsettiğim çekiç-çivi yöntemine çok yakın birşey. Diğeri ise matkap yardımıyla delme. İkisine de bakabilirsiniz efenim... Hangisi gözünüze daha kolay görünürse...
Benim elimdeki pense benzeri şeyle delme aşaması çok kolay oldu elbet. Kapağın kenarlarından karşılıklı olacak şekilde iki delik açtım. Parçaları minik minik döküldü.
Delme kısmından sonra kapakları halkalarla birleştirmeye sıra geldi ki bana göre en gıcık kısım buydu.
Birincisi elimdeki halkalar çok ince ve yumuşak olduğu için hemen eğriliyorlardı. Sinir oldum!
İkincisi halkalar biraz küçüktü, dört kapağı bir halkaya takıp kapatmak zor oluyordu. Yine sinir oldum!
Ama yine de yaptım!
Başlangıçta planım kapakları tek tek dizmekti. Ama elimde çok kapak olması ve daha dolgun dursun falan gibi garip bir istekle iki kapağı içleri birbirine bakacak şekilde birleştirerek yapmaya karar verdim.
Resimleri takip lütfen :)
(Dip not: Bu arada tüm bu yapım işlemleri odamda gerçekleşti. Odamda yatağımın üstünde. O yüzden fotoğraflarda arka fon kısmı biraz buruşuk görünecek size, doğaldır, çünkü o benim çarşafım!!!)
Ben sekiz sıra yaptım. Bunların kaçarlı olacağı, uzunlukları, çifter kapaklı mı yoksa tek mi olacağı gibi konular tamamen size kalmış. İsterseniz hepsini aynı uzunlukta da yapabilirsiniz ama benim aklımdaki buydu, bu şekilde devam ettim...
Bu arada resimde böyle sıralı durduklarına bakmayın epey uğraştırdılar beni. Doğru halkayla çok daha kolay, çabuk ve sağlam olurlardı. Ama eldeki neyse onu kullandım. Biralı olanı muhtemelen Ankara'da yapacağım...
Şimdi sıra bunları nereye asıp sallandıracağıma geldi ki ona da kısa sürede çözdüm :)
Tekrar resimleri takip lütfen :)
Yuvarlağın büyüklüğü tamamen size kalmış. Ben konserve kutusunun çapı ne dediyse onu yaptım. Yuvarlağın telleri daha kalındı. Onu sarıp sarmaladığım tel ise daha ince. Aksi halde teli kıvırmak, dolamak pek kolay değil hani!
Bu arada ince teli kalın telin etrafına dolarken ve orta kısmı yaparken farkettim ki (ama bitmeye yakın farkettim) telin boşta olan ucu, ben dolandırırken aslında bütün kolumu çizip durmuş! Kanadıklarında anladım!!!
Tam bu sırada babam geldi odama. Size bu izah etmeye çalıştıklarım kadar da babama anlattım olayı. İyice pekişti yani olay bende :)
Kan dedim de.... Çok kısa bir ara verip alakasız birşey diyeceğim. Dün konuştuğum bir arkadaşım dedi ki (ben ona kısaca "şahıs" diyorum!), bir süre önce arabasının dikiz aynasına süs olarak tüpün içinde kendi kanını doldurtturup takmış!
Evet! Evet! Vallahi öyle yapmış!!!!
Tee Allam yaaaa, insanlar da türlü türlü yaaaaa! :))))
Neyse... Devam efenim...
Ardından bir kat daha telle sardım yuvarlağı.
Ama bu defa sekiz yerinde halka yaptım kapakları asmak için. Bunu yaparken çok özenli davranmadım, halkaların büyüklüklerini falan eşit yapmadım.
İlkinde halka için parmağımı koyup teli ona doladım ama parmağım (gerçekten) çıkmayınca ve çok acıyınca ikinci halkada kalem kullandım. Bu noktada size tavsiyem şu olacaktır: Parmağınızı kullanmayın, acıyoo!
Sonra kapakları taktım. Uzundan kısaya doğru değil de karışık olarak takmayı tercih ettim. Ama sanırım sırasıyla taksaydım da ağırlık bir tarafta daha fazla olacağından dengede durmazdı gibi geldi...
Sonra uç kısımları biraz daha ağır olsun istedim. Bunun içinde yine basit bir çözüm buldum, anahtar kullandım :)
Gerçi "şahıs" anahtarları beğenmedi, antikamsımtırak olsa daha iyi dururmuş falan... Ooooofffff ne o öyle! Herşeye bir cevap, bir söz!!!!
:) :) :) x 678.496.745.967.469.745
Geriye kalan tek şey bunu pergolaya takmak oldu. Bu arada belirteyim efenim; pergole ya da pergule değil, pergola'ymış doğrusu. Az önce TDK'dan kontrol ettim. Türkçesi gölgelik demekmiş...
Çok fotoğraf oldu, farkındayım. Bu sebeple geri kalan kısmı bir sonraki yazıma bırakıyorum arkideşler.
Yarın bir sürü yerde yağmur varmış. İstanbul'da Ankara'da trafiği düşünemiyorum bile. Allah yardımcınız olsun. Tamam ben tatilde olabilirim, biraz gıcık olabilirm ama bu kalbim taş demek de değil yani...
HerkeŞe iyi geceler diliyorum. Yazımı yarın okuyacak olan çoğunluğa ise günaydın!
Kalın sağlıcak ile...
walla çok iyi fikir senin procelerinin hastasıyım walla Demet :)) ama bu yuruyuş maratonu benim sanatsal faaliyetlerimi bitirdi walla. Akşam 10 da uyuyorum :))))
YanıtlaSil