9 Mayıs 2012

İİİSTANBUUUUUUL İSTANBUUUL...! :)

Efeniiiiiiiiiiiimmmmm.... Yine epey bir ara oldu. Ben ne zaman sık proje yapayım, aman sayfam hep güncel olsun diye düşünsem tam tersi oluyor. Sanırım en iyisi niyetlenmemem! Umarım + dilerim herkeşş iyidir, keyfi yerindedir, bahar geliyor, farkındadır...
Ben iyiyim çok şükür. Tam onnnnnnnnnn gün boyunca güzelim İstanbul'daydım.. Planım yaklaşık 6 gün kalmaktı ama hiç ummadığım bir nedenle daha uzun kaldım. Kaldım da kötü mü oldu? Hayııııııııır! Gezecektim, daha mı çok gezdim? Eveeeeeeeeeeet! İstanbul'u bin kat daha çok sevdim mi? Eveeeeeeeeeeeet! Daha döner dönmez yine kendimi tekrar gidebilme planları yaparken, bahaneler ararken buldum mu??? Ona da evet! :))  
Biiiiiiir sürü yerini gezdim, bazılarını yıllar önce gezdiğim, bazılarını ise ilk defa gördüğüm... Çok güzel vakit geçirdim. Şimdi siz merak ediyorsunuzdur neler yaptım ettim diye... Ediyorsunuz değil mi? Ediyorsunuzdur canıııım! Yani en azından ben böyle olduğunu varsayarak paylaşmak istiyorum yaptıklarımı... :)

Meselaaaaaaa Sapphire'in tepesine ilk defa çıktım. Çıktım ve İstanbul'u taaaaa tepeden izledim. Rüzgarlıydı ama tadımı kaçırmaya yetmedi, çatıda çok güzel bir kahve keyfi bile yaptım hatta! 

Kanyon'a da gittim ama hiiiiiiiiiiiiiç sevmedim :( Çatısı olmayan AVM'mi olur canım...!!!
 Ayrıca Sapphire'in bir de yaklaşık 10 dakika süren 4D (dört boyutlu) bir smilasyon gösterisi var, ona da gittim. Bu arada belirteyim binanın seyir terasına çıkmak da similasyonu izlemek de ücretli. Değer mi? Bence en azından İstanbul'u o kadar yüksekten görmek için fazlasıyla değer...

24.Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'na katıldım. Katıldım dedimse de elbette ki izleyici olarak canııııım. Bugüne kadar böyle birşeyden haberim bile yoktu ki sanırım bu da benim ayıbım... Öğrenmem de zaten tesadüfi oldu. Bir yere gitmek için evden bir çıktık, cadde bomboş! Nassı yani???? Gitmem gereken bir yer var karşıda ama gel gör ki ne taksi ne dolmuş, araba bile yok! Sadece ortalarda dolaşan keyifli insanlar, caddenin ortasında koşuşturan çocuklar ve güzel bir hava. 

Sonradan anladık ki cadde bu yarışın güzergahlarındanmış. Hatta başlıca güzergahı falan olmalıydı ki en az beş tur atılar. Eeeeeee böyle olunca da bana alkış tutarak izlemek kaldı bisikletlileri...!
Şansıma hava çok güzeldi. Birkaç gün güneş batınca serin oldu ama gündüzleri harikaydı... Eh hep Anadolu tarafında değildim tabi. Hatta çoğunlukla hep Avrupa tarafındaydım desem daha doğru olur... Karşıda olmanın en güzel yanı oraya deniz yoluyla gitmek benim için. Sevdiğim bir sürü şeyi görebiliyorum uzaktan... Harika bir manzarayla...
Resimde çok sevdiğim iki yer var; Sultanahmet ve Ayasofya. Birinin içi birinin dışı yakar beni...

Ha bu arada geçen sefer gittiğimde hava çok kötü olduğu için yapamadığım ama hep istediğim birşeyi de yaptım; vapurdayken martılara simit attım! Komik ama sanki bir çocukluk hayali gerçekleştirmek gibi birşeydi... Yanımda çocuklu bir çift vardı, onlar da aynı misyonu üstlenmişlerdi benimle, çok keyifliydi :) İki simit almıştık ama sanırım bir kısmı yanımdaki arkadaşım tarafından mideye indirildi!!!
Bu sefer vakit kalmayan ama bir daha gittiğimde uzuuuuuun uzun seğretmekistediğim ve hatta mümkünse içine görmek istediğim Kızkulesi... 

Geçen sefer gece çekmiştim fotoğraflarını. Gece de güzel, gündüz de...
...Ve filmlerde bile gördüğüm zaman bile bayıldığım manzara, Galata Kulesi! Neresinden görünürse görünsün bayılıyorum bu Galata Kulesine. Bu defa tepesine de çıktım... Yarım saate yakın sırada bekledim ama çıktım! Yine olsa yine bekler, yine çıkarım :)


Karşıya geçince ilk gitmek istediğim yerlerden biri, tahmin edeceğinizi üzere, Tahtakale'ydi. Oradaki boncukçular çarşısıydı. Gittim mi? Gittim? Kendimi kaybettim mi? Evet, neredeyse evet! Ama şanslıyım ki tam boncukçuların ikinci katında kendime gelme gücünü gösterdim ve kendimi dışarı attım. Allahıııııııııııııııııımmmm! Tam bir hazine orası, olamaz! Mahmutpaşa'dan aşağıya yürüdüm. Hah! Güya Ankara Çıkrıkçılar Yokuşunu uzun buluyordum, tey teeeeeeeeeeeeeey, orası belki de on katı. Ara sokaklarını saymıyorum bile... :)

Kuşları pek sevmem martı dışında. Hatta korkarım bile :( Ama bu durumum onlarla fotoğraf çektiremeyeceğim anlamına gelmiyor! Bu arada belirtmek istiyorum ki gözümdeki gözlük (kendiminkini başka bir yerde unutmama sebebiyle) yeni aldığım bir gözlük olup Eminönü'nde bir alt geçitte 10 teleye alınmıştır. Çok "cool" olmuşum değil mi? Bu fiyata ayrıca kılıfını bile verdiler siz ne diyorsunuuuuuz!!!!!


Elbette ki olmazsa olmaz Kapalıçarşı atlanmadı, gezildi. Gezildi dediysem de sadece ufak bir bölümü. Sanırım bir gün ayırmak gerekir o güzel çarşıyı layıkıyla gezebilmek için... Bir tane küpe aldı arkadaşım bana oradan, aynısını Galata Kulesinin yakınında yarı fiyatından bile daha düşük fiyata gördüğümüz... Halı-kilim, deri kıyafetler, altın pek ilgimi çekmediği için o kısımları hızlıca geçtik. O gün benim için Kapalıçarşının en güzel kısmı bir parça da olsa yorgunluğumu alıp götüren harika Türk kahvesi ve yanında yediğim elmalı pastaydı... :))

 ...Veeeee canım Galata Kule'm. Defalarca yakınına geldiğim ama hiç içini göremediğim yer. Ayasofya kadar beni heyecanlandıran yer. Uzuuun bir kuyruk vardı. Hatta yetişemeyiz mi acaba diye de biraz tedirgin bile olduk başta. Ama beklediğime de değdi, yorgunluğuma da... Sırada beklerken bir paket patlamış mısır, bir paket antep fıstığı ve iki şişe de su tükettik, siz anlayın yani :)
Sanırım bekleyenlerden tek Türk olan ben ve arkadaşımdı. İnsanların dünyanın uzak yerlerinden buraya İstanbul'u Galata Kulesi'ni görmeye geldiklerini görünce kendime de kızdım ki bunca yıldır neden ben bunu yapmadım diye.... Sonra da "zararın neresinden dönersen kardır" "geç olsun güç olmasın" gibi sözlerle kendimi avuttum ve anın tadını çıkarmaya devam ettim :)
Sonrasında İstiklal Caddesinde kısa bir yürüyüş ve yemek için Çiçek Pasajı! 

Güzel bir yemekti. Yerim de rahattı. Zaten onca yorgunluktan sonra tabureye bile otursam bana rahat gelecekti ya! Masamızı önce bir Alman sonra da İngiliz bir çiftle paylaştık. Almanca öğrenmeye çalışan biri olarak onların konuşmalarını dinleyip kendimce birşeyler çıkarmaya çalışmaktan pek ne yediğimi içtiğimi anlamadım ama sonrası daha iyiydi :)) 

Cümbüş çalanımız da vardı, şarkı istedim, şarkı söyledim... "Ne olursun güzelim sevsen beni..."
Bayılıyorum bu İstiklal Caddesine. 24 saat hiç uyumuyor :)

Başka bir gün, yine tarihi yarımada yine bir heyecan bir telaş bende... Ayasofya... Muhteşem... İşte içi beni yakan yer burası. Dışı yakan ise Sultanahmet. Ona da gittim :) Neyse, konuyu saptırmadan söylemeliyim kiiiiiiii Ayasofya (daha önce gitmemiştim) tahminimden çok daha büyük, çok daha etkileyici ve çok daha güzel... İçeriden çıkmak istemedim, hayran kaldım, çok beğendim, bayıldım... Bir daha ki sefere yeniden görmek isteyeceğim yerlerden biri...
  


 Dilek dilenen bir yeri varmış. Aaaaaaaaaaaaa eksik kalır mıyım hiç? Hemmen girdim sıraya, sıraladım dileklerimi bir bir hızlıca. Bakalım artık, ben yapacağımı yaptım, gerisi Allah'a kalmış, onun takdiri, beklemedeyim... 

Özetle diyebilirim ki "çok sevdim Ayasofya'yı, yine gelecek ben!"


Sultanahmet! 

Ne yazık ki zamanlama hatasından ötürü fazla kalamadığım yer... Önce giriş kapısını bulmak vakit kaybettirdi. Namaz vakti olduğu için diğer giriş kapalıydı ve biz de oradan girmek istemiştik. Ana kapıya vardıktan ve içeri girdikten birkaç dakika sonra fotoğraf çekilmemesi ve namaz kılanlar harici dışarı çıkılması istendiğinden istemeyerek de olsa dışarı çıktım :( Ama hep dediğim gibi Sultanahmet'in dışarıdan görüntüsüdür hep beni etkileyen, o 6 minareli görüntüsü...
 Çok yorulmuştum çooooooooooook :))


Yerebatan Sarnıcı da çok büyüktü. Fazla bir aydınlatma olmaması gizemine gizem katıyordu desem yalan olmaz! Burada da dilek dilenen bir yer vardı. Yine yapmam gerekeni yaptım, paramı suya attım ve sıraladım isteklerimi bir bir :))
Başta içerideki oksijen biraz azmış gibi geldiyse de birkaç dakika sonra alıştım... Etkileyici bir yer olduğunu söylemeliyim :)


Veeeeeeeeeeeee İstanbul günlerimin en harika anlarından biri; Yenikapı Mevlevihanesi... 

Yenikapı diye adına bakmayın siz, başka bir semtte aslında. Biz metrobüs'le gittik, sonrasında da 10 dakika yürüdük. Topkapı'yı falan geçtik. Ben tek başıma olsam hayatta bulamazdım, eminim. Sağolsun arkadaşım hiç üşenmeden geldi, aldı, götürdü ve benimle izledi. 


Başta pek ilgisini çekmese de sema başlayınca onun da etkilendiğine eminim... Biz elimizi kolumuzu sallayarak gittik ama kapıda söylediler ki bundan böyle rezervasyon yapılması gerekliymiş. Kültür Bakanlığına bağlı bir yer değil, üniversitenin içerisinde. Ücretli değil ve resmi tatil günlerinde kapalı. 

Sema ne kadar sürdü bilemiyorum, bir başlangıcını biliyorum bir de bitişini. Herşey harikaydı, çalanlar, dönenler, ortam... Çok çok çok güzeldi. Bu arada belirteyim ki buradaki sema, tarihi yarımadada adımbaşı sema gösterisi yapan yerlerden tamamen farklı. Dedim ya ücretli değil, turistlere yönelik değil, gösteri amaçlı değil. Eğer biraz ilginiz ya da merakınız varsa eğer kaçırmayın derim. Ama öncesinde telefon açmayı unutmayın. 

Ha bu arada tarihi bir köfteci var yakınında, mezarlığın tam karşısında, Tarihi Merkez Efendi Köftecisi. Ben çok beğendim, orada da bir köfte-piyaz yemeden gitmeyin... 
Gezdiğim zamanlar dışında vaktimin kalanı genelde Anadolu tarafında ve Kadıköy dolaylarında geçti. Şansıma arkadaşlarımın çoğu, ziyaret etmeyiistediğim kişiler de hep civar semtlerdeydi. Eeeeeeee bir Fenerbahçeli olarak Kadıköyde olup da Fenerbahçe temalı bir resim çektirmemek olmazdı hani :) Bakalım Pazar günü ne olacak. Merakla beklemedeyim. Şampiyonluk halinde görürsünüz benim sarı lacivert hallerimi :)

Son gece ve geceniz sürprizi Erol Evgin oldu. Geçen sefer İstanbul'dayken yer bulamamıştık ne yazık ki. Bu defasında, ki son gecesiymiş programın, şansıma bulabildik yer. Bu da bir arkadaşımın güzel bir sürprizi oldu bana. Çok mutlu olduğum bir sürpriz. Tabi gündüzünde o akşama uygun hiçbir kıyafetimin olmaması nedeniyle alışveriş yapılması zorunluluğu sırasında kısa cinnetler yaşamış olsam da gecenin güzelliği hepsini silip götürdü, geriye güzel melodiler kaldı...
Her güzel şeyin sonu olurmuş ya... İşte benim İstanbul'um da bu misal göz açıp kapayana kadar bitti, eve dönüş vakti geldi... Dayanamadım, kopamadım, uçaktan da birkaç fotoğraf çektim. Şimdi tüm bu resimlere bakıp tekrar gideceğim zamanı iple çekmeye başladım bile...



TEMA VAKFI'ndan girişim...
Meyve çekirdekleri
Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. Bu sene dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün. Gömme imkanınız yoksa bi poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın (ya da arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir ! Bunu yapmayın ve yaptırmayın.


Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan ya da dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…
Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler...

BENDEN BU KADAR ARKİDEŞLER...

HERKES İYİ OLSUN, İSTEDİĞİ YERLERİ GEZSİN GÖRSÜN...

MUTLU OLSUN...!
HOŞÇAKALIN...
SAĞLICAKLA KALIN...!
:)))



2 yorum :

  1. Ne güzel gezmişsin Demet walla helal olsun sana. Sayende biz de gezmiş kadar olduk. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa....

      Ben niye atlamışım bu yorumu????

      Atlayıp resmen elli yıl sonra cevap verir olmuşum????

      Ayıp bana! Yuh bana!

      Evet ama... çok güzel gezmiştim :))))

      Sil