24 Nisan 2012

ÇIKRIKÇILAR YOKUŞU VE PİRİNÇHAN... HARİKA BİR 23 NİSAN...!


Uzuuuuuuuun zamandır gitmek gezmek istediğim yerdi Ulus, Çıkrıkçılar Yokuşu ve civarı. Sonunda harika bir bahar gününde gerçekleştirebildim... Yaklaşık 4 saat geçirdim ama bir dört saat daha olsa hiç fena olmazdı. Normalde iki saatin sonunda beni delirtmeye başlayan belim ve dizim de havanın güzelliği ve benim keyfim karşısında fikir değiştirmiş olacak ki hiç ağrım sızım da olmadı (tık tık tık: 3 kere tahtaya vurma sesi).
En tepesinden başladık, aşağıya kadar indik, Anafartalar Caddesi, oradan Posta Caadesi ve tabi ki Suluhan. Posta Caddesinden devam, heykelin yakınları ve arabaya atlayıp eve dönüş...
Günümün böylesine keyifli yapan sadece gezmek değil, aynı zamanda aldıklarım da oldu. Şimdi burada neler aldım, neler gördüm diye anlatacağım. Hem biraz fikriniz olsun hem de isterseniz eğer biraz kıskanın diye :)))
Bu arada artık beni tanıdığınızı umuyorum. Yukarıdaki resimde kısa olan şahıs benim. Aslında ben kısa değilim de yanımdaki hatun kişi uzun :) Belirtmesem olmazdı...! :)

Tabiyyy ki bolca kumaşçılara girildi çıkıldı, ihmal edilmedi, fotoğraf da çekinildi :) Üç parça kumaş aldım. Bir tanesi anneme gitti yastık yüzü olmak üzere. Resmini çekmeyi unuttum ama o da dallı güllü desende bir kumaştı. Benimkiler ise aşağıdakiler. Ne yapacaksın bunlarla diye sormayın, çünkü henüz karar vermedim. Sadece desenlerini renklerini çok beğendim aldım.
Merak ederseniz eğer gül desenli olan kalınca bir kumaş, metresi 10 lira. Mavi olan ince ve o da 7,5 lira. Seçenekler inanılmaz! karar vermek çok zor :))


   






Bir ara güllülerden çanta dikmeye heveslenip bir sürü dikip eşe dosta hediye etmiştim ama bunlarla ne yaparım bilmiyorum.
Bu arada çanta dedimse de öyle teşkilatlı birşey değil, ekmek torbası, çöp poşeti torbası gibi amaçlarla kullanılacak türdendi... Hatta elimde birkaç tane daha var. Siz iki dakika bi bekleyin ben içeride onların da resmini çekip hemencecik ekleyeyim buraya :)
..........
..........
.........
......... (bekleme efekti!)

 Elimde kalanlar bunlarmış... Epeydir dolabın kapağında asılı duruyorlardı... Sağdaki iplerini çekince ağzı büzülen türden...
Bu arada şimdi farkettim ki yeni aldığım kumaşlara bu çantaları diktiğim kumaşın desenleri arasında pek de bir fark yokmuş! Yuh bana, onlarca desen arasından git de benzerini al... :)
Neyse, devam edelim efenim...





Dolandık, mağazalara girdik çıktık derken yorulduk ve benim asıl aklımda olan yere geldik; PİRİNÇHAN! Bir arkadaşım yıllar önce öğretmişti orayı bana, şimdi ise en çok sevdiğim yerlerden biri. Kendimi kaybediyorum orada... Neler yok ki? Kuklacı, gramafoncu, şapkacı, bez bebekçi, plakçı, antikacı, gümüşçü, tablocu, resimci, el emeği ile yapılan biiiiir sürü yer... 

Tavaf ettik iyice... Alışveriş de yaptık... Oradan aldıklarımdan bahsetmeden önce çektiğim birkaç fotoğraf var, onları göstereyim :)




Ortası avlu şeklinde, üzeri açık. Dedim ya, harika da bir hava vardı diye.... Oturduk oradaki minik kafeye ve menüdeki en güzel ve sanırsam tek çeşitten verdik siparişimizi; gözleme-çay :) Üzerine de bir güzel Türk kahvesi! Herhalde bir saatten fazla oturmuşuzdur
Neler mi aldım oradan?

 Bu güzel kolye saati oldım, çok da sevdim. Gerçi bir arkadaşım "kafana da huni tak, takım olsun" şeklinde konuya değişik bir bakış açısı (!!!) getirdi ama ben saatimle çok mutluyum. Bundan böyle ben nereye, o da boynumda oraya :) (fiyatı 20 lira)
Arkadaşım da harika bir masa saati aldı ama ne yazık ki onun da resmini çekmeyi unuttum... İnsana accayip neşe veren bir saatti resmen... "Bak ve sevin" türü :)

Heh heeeeee....! Çok yakışmış değil mi? Tam benlik! Öyle mavi, yeşil renkteki farları boca edip makyaj yapmaya bayılan ben için süpper bir aksesuar!

Fotoromanlar, Ses ve Hayat dergileri... 

Tey teeeeeey... 

Çocukluğumda annemin bir sürü vardı bunlardan elinde... Benden bile daha yaşlı dergiler kitaplar buldum, karıştırdım. hatta bir tane fotoroman da aldım: Parktaki Genç Kız! 

16 Mayıs 1975 tarihli... Eve gelince bir solukta okudum vallahi, pek heyecanlıydı :))



Tamam, çok net okunmuyor olabilir ama ben yine de eklemek istedim. Hani olur da birileriniz çıkıp o tarihli falının ne olduğunu merak ederse eğer ben üzerime düşen görevi yapmış olayım. Çok isterseniz söyleyin burcunuzu, burada ayazanı aynen göndereyim size :) 

Bu fotoromanları da 2 liraya satıyorlar. Dergi fiyatları ise değişiyor...








Neyse, yedik içtik, tekrar koyulduk tekrar yola... 

Bir mağazaya girdik ama girmeseydik keşke! Allahım! O ne kadar çeşitli kurdele! Olamaz! Dükkanın içi bir baştan bir başa sadece çeşitli kurdelelerle dolu. Birini bırakıp diğerine atladım. Hatta bazılarını bırakamayıp aldım! Bugünkü alışverişimin teması adeta kurdele oldu. Şimdi siz yine soracak olursunuz ne için aldın bunları diye... Tamamen amaçsız aldım ama biliyorum ki "su akar yolunu bulur, kurdele açılır fikri bulunur". Tahmin ediyorum ki çok da uzun sürmeyecek bunlarla tekrar karşınıza çıkmam! 

Fiyatları değişiyor bunların. Benim aldıklarım içinde 2 lira olan da var 13 lira olan da...



Yukarıdaki resimde tam belli olmuyor ama beyaz renkte kalın olan kurdelenin üzerindeki minik kalpler gümüş renkli simden. Sanırım en pahalı olanı da buydu...



 Bunlarsa hemen herde bulabileceğiniz kurdelelerden. En ucuz olanları da bunlar. Tahmin edeceğiniz üzeri bunları şu meşhuuuur güllerimi yaparken kullanıyorum...








Sonra altı yedi parça havlu aldım. Bir tanesini Niibek aldı bana renginden ötürü. Havlular da çeşit çeşit. En çok da bambu olanlarını beğendim... 

Bakınız yandaki resim, saatin altındaki havlu...




Simli ip aldım, naylon ip aldım...

Adını bilmediğim bu "şeylerden" aldım. Ya bilen biri yok mu bunların adını yav! Yıllardır kullanırım alırım ama adını bilen birine rastlamadım...!
Bunların da kutusu 1 lira.



Sonra Suluhan'a vardık efenim... Bir zamanlar neredeyse hemen hergün gittiğim yere beni ne yazık ki hayal kırıklığına uğrattı :(


Heryer ucuz Çin yapımı türü kolyelerin satıldığı mağazalar haline dönüşmüş. Arka kısımdaki tezhipçilerin, hatçıların çoğu kapatmış. Ki onları da gezmeye bayılırdım...

 
Kapanan dükkanların çoğu depo olmuş. Pek fazla yere girmedik haliyle. Ahşap malzemeleri satan bir yere baktım. Epeydir arıyordum ama bulamamıştım, mozaik sıvısı aldım. hani şu kuruyunca şeffaf slikon gibi duran şey. Genelde kuru güllerin üzerinde çiğ damlası görüntüsü vermek için kullanılan şey.

Bir de rengini sevdiğimden ötürü mavi sim aldım! Bir süredir ahşap boyama malzemesi almıyordum, herşeye zam geldiği gibi onların da artmış olduğuna emindim ama bu mağazadaki herşeyin fiyatı tahminimden yüksekti. 
Her yer mi böyle acaba????

Amanın! Az kalsın unutuyordum! Çıkrıkçılar'dan bir de güpür dantel aldım 4 tane, onlar da var! :)
Bunların fiyatı ise tahminimden çok ucuz çıktı! Tanesi 3 lirayla 5 lira arasında değişiyor. Epey de uzunlar. Alın, dikin durun :)
  



 Pirinçhandan Çıkrıkçılara çıkan merdivenli ara sokakta gördüm bu tabelayı... "KORSAN İŞE DİKKAT" olayına ben de dikkatinizi çekmek isterim... :)


....Veeee günün sonu... Arkada fonda tarihi Ziraat Bankası var. Fotoğraf iki cana yakın yurdum Türk Polisi tarafından kendilerinin teklifiyle çekilmiş, yüzümüzde kocaman bir gülümseme kalmasına sebep olunmuştur... :)))

İşte benim 23 Nisanım böyle güzel, mutlu, neşeli, elibol geçti.. Dilerim ki siz daha da iyilerini, keyiflilerini yaşamışsınızdır!


 
Hani bir süredir bir türlü açmayan gardenyam diye bahsettiğim çiçeğim vardı ya, hani geçenlerde ilk çiçeğini vermişti ya, son üç gündür üç yeni çiçek daha açarak beni şaşırtmaya devam ediyor! Sanırım yarına beşinciyi de açacak... Paylaşmasam hayatta olmazdı... :)))

Sırasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü çiçekler...



HOŞÇAKALIN...
SAĞLICAKLA KALIN...!
:)))



21 Nisan 2012

"KURDELE GÜL"ÜN DEVAMI :)

Hah haaaaaaaaaaaaa.... 

Dün "yarına projenin eksik kısmını kısmını tamamlarım" dediğimde bana inanmadınız değil mi? Herkes gibi ben de üç günlüğüne bir yerlere giderim diye düşündünüz değil mi?

Evet! Gidecektim ama gitmedim. Neden? 

Çünkü söz verdiğim birşey vardı, onu yapmalıydım, verdiğim sözü tutmalıydım.
..............
..............
İnanmadınız değil mi?

Evet, yerinizde olsam sanırsam ben de inanmazdım! 

Neyse....
Tamam. Fazla uzatmaya gerennk yok. Tamamlayalım eksiğimizi o zaman :)

Malzemelerin neler olduğu aşağıda. Güller için ise dün yaptığım proCeye bakarsanız eğer oradan devam :)

-Kurdele güller
-Taç
-Keçe
-Slikon tabancası
-Pritt türü yapıştırıcı

-Karton
-Kalem
-Makas
-Yuvarlak şekilgeç (isteğe bağlı)

Efenim öncelikle gülleri yapıştıracağınız zeminin büyüklüğüne karar verin ve ona uygun bir yuvarlak kesin. Yuvarlak yerine isterseniz oval ya da kalp şeklinde de olabilir. Yuvarlağı çizerken kupa veya çay bardağı ağzından faydalanabilirsiniz. Ama ben işin kolayına kaçmak istediğim için, bir de yuvarlak şekilgeçim olduğu için bir "tık"la işimi hallettim :)
Aynı büyüklükte bir yuvarlak parça da zemini oluşturacak keçeden kesin. Bunun için de önce keçenin üzerine çizin ve düzgünce kesin. 

Ben fıstık yeşili renkte keçe kullandım burada. Dün de dediğim gibi rengarenk bir proje bu!

Keçeyle kartonu birbirine yapıştırın. Karton kullanmamın sebebi zeminin sert olmasını sağlamak ve formunun bozulmasını önlemek.

Yapıştırıcıyı kartona iyice yayın, keçeyi yapıştırın ve sonra elinizle sıkıca bastırın. 
Sıra geldi gülleri yapıştırmaya. Benim kullanacağım güllerin hepsi ayrı renklerde. Sayılar da renkler de tammaaaaağmen size kalmış. 

Benim kullandığım gül sayısı, işin aslını söylemek gerekirse, şekilgecimin büyüklüğüne bağlı oldu....!


 İşte güllerin keçeye yapışmış hali. Yine aynı resim, iki farklı ton! Beğeniler bana, konuyla ilgili şikayet varsa eğer lütfen fotoğraf makinama :)


Ardından slikon tabancasıyla "güllü tabaka"nızı taca yapıştırın. İyice yapışması için bir süre elinizle bastırın.


Güllü tabakanın arka kısmından görünen kartonu kapatmak için aynı ölçüde keçenizden bir yuvarlak daha kesin ve onu da kartona yapıştırın.




Simsalabimsooooooooooooooooo...! 


Tacınız kullanıma hazır! Siz böyle renkli albenili birşeyi kullanır mısınız bilemem ama kız çocuğunuz varsa eğer, bayılacağına eminim. İnanmadınız mı? Eeeeeeeee? Yapın da görün o zaman! 

Aşağıda tacı kendi üzerimde resimleme çabalarımı göreceksiniz. Ne zormuş insanın kendi kafasının tepesini çekmeye çalışması! 


Banyoda aynadan görerek çekmeyi bile denedim. O kadar yani!











Neyse efenim, benden bu kadar. Bu gece projeyi tamamlamış olmanın verdiği derin huzur ile rahat uyuyacağım.
Tamam, Arzu Duygu, Aslı, Ferit, Sema ve kızları ve daha bir sürü tanıdığım şu an İstanbul'da geziyor ve ben de kendimi huzurlu uyku diye kandırıyor olabilirim ama hah haaaaaaa unuttuğunuz birşey var ey insanlar; haftaya da ben İstanbul'dayım...!!!!
Göreceğim o zaman ben sizi... Gezin bakalım siz şimdi :))
HERKESE GÜZEL BİR HAFTASONU TATİLİ DİLİYORUM.
HERŞEY GÖNLÜNÜZCE OLA...

Aşağıdaki gökkuşağı resimlerini az önce salon penceremden çektim, çok hoşuma gitti, paylaşmadan edemedim...
Bu arada gökkuşağı var falan diye Ankara yağmurlu sanmayın ey İstanbul'a gidenler. Burası aslında günlük güneşlik taam mı? 

Gökyüzünün gri renkte görünmesinin sebebi de tamamen fotoğraf makinem kaynaklıdır, taam mı?
Yoksa burada olmak çok keyifli, taam mı...
Taam mı dedim!!!