17 Şubat 2012

BİR KUPA KAHVE...


Yine tutturamadım!

O kadar da hava atmıştım size sevgililer gününden önce bir proje daha yetiştiririm diye, olmadı!
Ama siz alıştınız artık değil mi ben ne zaman "şunu da yapacam, bunu da yapacam" desem hep birşeyler çıkıp da yapamadığıma...? Neyse... Sağlık olsun, maksat gönüller bir olsun diyereeeek konuyu bağlıyorum...

Ankara'da yaşıyorsanız eğer biliyorsunuzdur şu son bir aydır kış tam "kış"lığını yapıyor; kar, buzzzzzzzzzz, soğuk, ardından yine kar, yine buz... Herkes kayıyor, düşüyor, arabalar otoparklardan çıkamıyor, çıksa da dönünce yer bulamıyor falan falan! Babam tam beş kere düşmüş, tabi hepsinde de en az birgün sonra haberim oldu :( Allahtan en kötüsünü sadece el bileğinde bir burkulma ile atlattı.

Bunun dışında son günlerde bende bir havalar bir havalar! Sebebini sormayın çünkü cevabını ben de bilmiyorum... Bahar desen bahar değil, yeni hayat desen hiç değil, herşey eski taaaas eski hamam. Ama gelin görün ki ben de bir eda bir tavır! Halbuki iki aydır aralıksız devam eden bel ağrım artık sol bacağımı da etkisi altına almış durumda, kilo vermem gerek diye düşündükçe spora karşı bir tembellik, artı bir yeme isteği, saçlarımdaki beyazların hızla artmaya başlaması... ama bende bir keyif bir keyif :) Ne diyeyim, Allah bozasın...

E hal böyle olunca yani hem soğuk havalar, hem belimin ağrısı, insanda (yani bende) pek dışarı çıkma isteği olmuyor. istiyorum ki ben hiç çıkmayayım, herkes bana gelsin, bende toplanalım, yiyelim, içelim, patates kızartalım! 

Gerçi arkadaşlarımın çoğu çalıştığı için bu dediğim gündüzleri pek mümkün olmuyor. O yüzden annemlere gitmediğim zamanlarda haftaiçi genelde evde oluyorum. 

Ben evi, evini seven tipler vardır ya, işte koyu bir onlardanım. Biri dürtmese ya da zorunluluk olmasa günlerce evden hiç çıkmadan mutlu mesut yaşayabilirim...

Gündüzleri bir sürü keyfim var, internet, elişlerim, fx ve universal kanallarında yayınlanan ve tekrar tekrar izlesem bıkmayacağım polisiye-cinayet-suç dizileri, evi toparlamak, lüzumsuz yere çamaşır yıkamak, hobi işlerim ve kahve içmek...

Ben çoğu Türk insanı gibi ne yazık ki "çay"cı değilim. Çaydan anlamam, beğendiğim çay başkalarının değerlendirmesine göre ya bayat ya da lezzetsizdir. Millet üçüncü bardağını içerken ben hala mıyır mıyır ilk bardakla cebelleşirim. Restoranlarda yemek üzerine getirilen çayların çoğu bende hep yarım kalır. Evde kendi kendime çay demleyip içtiğimi hatırlamam bile, illa ki bir misafirimin gelmesi lazım. İşte bu sebeplerle ben "kahveci"yim. Neskafe çok seviyorum ya da dışarıda içeceksem filtre kahve. Aslı yaparsa eğer Türk kahvesine de asla hayır demem :)

Bu arada Aslı demişken... ilan etmediğim bir burası kalmıştı, buradan da söyleyeyim, ASLIIIIIIIIIIIIIIIIIIII.... Yeni işin hayırlı olsun :))

Neyse, tekrar kahve olayına dönecek olursak...

Ocak ayının ikinci haftası İstanbul'a gittiğimden ve orada çok güzel vakit geçirdiğimden söz etmiştim. Birkaç gün çok sevdiğim ve çoooook eskilerden bir arkadaşımda kaldım. Bana kullanmadığı bir "french press" hediye etti. Benzerinden hemen her ev-mutfak eşyası satan yerlerde rahatlıkla bulunabilir. Ben kahveyi bu kadar sevmeme rağmen neden daha önce bundan almamışım, birine aldırmamışım, bilemedim...???

Bu arada benim french press'im aşağıdaki resimdekinden daha güzel!!!


O kadar keyifli kahveler yapıp keyifle içiyorum ki... Dedim ki size de anlatayım nasıl yapılıyor diye ama yandaki tarifi buldum buradan. En az benim anlatacağım kadar güzel anlatmış anlatan...! (heh heeee)


Tarifi yapanın da belirttiği gibi ne yazık ki kahvenin bekleme süresinde biraz soğuma durumu var. Benim bu sonra bulduğum çare şudur: Demlenme süresince orta boy bir havlu ile french press'in üzerini kapatıyorum ve böylece soğumasını en aza indiriyorum.

Kahveyi kupaya boşalttıktan sonra mikrodalgada 10-15 sanıye ısıtmak da ayrı bir çözüm olabilir...

Kahve hakkında birşeyler öğrenmek isterseniz eğer size burayı da gezmenizi şiddetle öneririm...


Çalıştığım yıllarda kış mevsimlerinde en büyük hayalim o an evde pijamalarımla oturup elimde kahvem ve televizyonun önünde eski bir Türk filmini izliyor olmak olurdu hep... Şimdi bunu yapabilmek için bir sürü vaktim var ve ben her seferinde bunu yapabildiğim için şükrediyorum...

Şimdi de bu yazıyı bitirip güzel bir kahve yapacağım. Sonra ayaklarımı altıma toplayıp bir elimde kumanda diğer elimde kahve kupamla kanepeye oturup sonraki birkaç saatimin tadını çıkaracağım...

:))))))))



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder