6 Mart 2012

KÜÇÜK KEK KAĞIDINDAN HEDİYE SÜSÜ...!

Hazır küçük kek kağıtlarından başlamışken devam edelim istedim.... Bu seferde hediye kutularının üzerine süs olarak birşeyler yapalım hadi :)

Malzemeler hemen bir önceki proje ile aynı sayılır. Eh hadi ne bekliyorsunuz? 

Başlayalım!!!

Öncelikle farklı renklerde kullanacağınız kek kağıtlarını seçin. Boylarının farklı olması tercih sebep ama değilse de sorun değil, kesip büyüklü küçüklü hale getirebiliriz...

Seçtiğiniz kağıtları elinizle açıp biraz bastırarak düzeltin.




Sonra küçültmek istediğiniz kağıtları aşağıdaki resimdeki gibi önce ikiye, sonra tekrar ikiye katlayarak uç kısmından istediğiniz kadar keserek küçültün. Katlamadan da bu işlemi yapabilirsiniz ama ben yuvarlak kesme özürlü olduğum için bu bana çok daha praNtik geliyor...

Bu arada "oce"lerim dikkatinizi çekti değil mi? Daha önce bahsetmiştim... Çok hoşuma gittiler benim :)




Kesme işleminde yine hemen her zaman ki gibi zigzag makasımı kullandım. Ama düz makas da uygundur, neden olmasın!



Sırasıyla küçültmek istediğiniz kağıtları aynı yöntemde keserek ufaltın. Bu arada kesme işleminde katlamalı yolu seçerseniz eğer kağıdı çok fazla sıkmayın ki kat izleri belirgin hale gelmesin, açtığınızda kağıdınız düzgün görünsün.




Benim kullanacağım kağıtlarım bu şekilde. Siz isterseniz kağıtların sayısını artırabilir ya da azaltabilirsiniz. Üç tane kullandığım da oldu, beş tane de... Size kalmış.



Sonrasında tüm küçük kek kağıtlarınızı teker teker resimdeki gibi kesin ve en büyük olanı en altta olacak şekilde üst üste koyun.

Kesme işleminde belli aralıkları yok, sayı yok, kuralı yok. Ben gelişigüzel kestim.  Eşit olmasın istedim. Keserken de zigzag makas kullandım ki bana göre daha hareketli olmalarını sağladı kağıtlarımın :)




Sonra da ortalarından zımbayla tutturun. Zımbanız yoksa her katı yapıştırıcıyla da birbirine tutturabilirsiniz...



Efenim bu renkli, çıkartma şeklindeki yuvarlakları nereden aldım, neden aldım, ne zaman aldım... hatırlamıyorum! Ama şimdi onları kullanma zamanı. Önce yuvarlağın ortasına hediyenin mana ve önemine uygun bir not yazdım ve ardından zımba telini örtecek şekilde hazırladığım "şeyin" ortasına yapıştırdım, hepsi bu!



Sonra da hediye kutusunun üzerine yapıştırın olsun bitsin!!!




Hediye kutusu demişken... Elinizdeki kutuları hediye kutusu olarak değerlendirmek isterseniz eğer, ben daha önce yapmıştım, belki bakıp fikir almak isterseniz, ben de yapayım ay ne güzel olur derseniz eğer... biyurun efenim... buradan :)


Bu arada her zaman olduğu gibi ben yine "hazır başlamışken..." mantığı ile birkaç tane daha yaptım, hazır olsunlar diye. Siz de öyle yapın, zararını değil faydasını göreceksiniz :)

Farkedeceğiniz üZre bazılarını üç, bazılarını da dört kattan oluşturdum. Daha önce de dediğim gibi, size kalmış...

Bu arada diyelim ki sizin yuvarlak, renkli, yapışkan kağıtlarınızdan yok... olmak zorunda değil ki...!

O zaman farklı şeyler deneyebilirsiniz, mesela şekilgeçleriniz varsa onları kullanabilirsiniz benim yaptığım gibi...

(ayyy hala "şekilgeç de ne ki?" demiyorsunuz değil mi????...??? Yoksa diyor musunuz?

O zaman buraya...)











Yaptığımız kutular vardı ya, onların üzerine de çok güzel durdu bence :)))



Kutunun yapımı için buraya, "ay o desenli kağıt da neyin nesi" için de buraya tıklayabilirsiniz efenim...





İşte bu proje de bu kadar efenim... Küçük kek kağıtlarıyla ilgili olarak aklımda bir iki şey daha var ama bıktırmak da istemem sizi. O sebeple birkaç hafta sonra yeniden döneceğim bu konuya. Bu arada siz bol bol bunlardan yapıp gelecek projeler için hazırlıklarınızı şimdiden tamamlayabilirsiniz...

Bir yandan bunları yazarken bir yandan da televizyona bakıyorum. Sinema kanallarından birinde daha önce seğrettiğim eski bir film var; Armageddon. En az iki kere izlemişimdir. İzlemişimdir de niye sonunda yine aglamaklı oldum ki şimdi???? Duygusal mıyım ne? Neyse, Allahtan bitti de... neyse....

Bu arada konuyla ilgili olarak bir de buraya bakın. Ben denedim. Hem de iki kere denedim. Israrla ve özenle denedim ama beceremedim!!! Benim kağıtlarım inatla dik durmadılar resimlerdeki gibi. Sinir oldum işte...!!! Belki siz yapabilirsiniz... Yapın da bir de size sinir olayım bari! :)))

Bilmiyorum hatırlıyor musunuz? Birkaç ay önce taşları kaplamıştım peçete ile... (hatırlamıyorsanız eğer buradan efenim). Ben onbeş tane falan kaplamıştım sanırım o sırada. Birkaç tanesi yazlığa gitti kapı tutucu olarak. Bir tanesinden resim tutucu yapmıştım. ("Resim tutucu mu???" derseniz eğer o zaman da buraya lütfen).

Geri kalanlar bir kutunun içinde öylece duruyordu ki taaaaaaa ben onları kışın başından beri perde tutucu olarak kullanana dek... Şöyle ki; bilen bilir kışın evimi ısıtmak çok zor bana. Alt katım boş, çift cam olmasına rağmen püfür püfür esen pencereler ve maalesef kombi. Yıllarca merkezi ısıtmalı bir evde yaşadıktan sonra kombiye alışmak zor oldu, bir de üzerine bunlae eklenince... Evdeki ömrümün büyük bir kısmı salonda geçiyor. Yatak odasından sonra en soğuk olan yer de ne yazık ki salon  :(

Özellikle pencerelerden çok soğuk geliyor. Diyeceksiniz ki slikon yaptır ya da pencere lastiklerini yenile diye. Onu ben de düşündüm efenim, bahara inşallah. Bu süre içerisinde uzun olan perdelerimi pencere hizasına getirince esintinin büyük bir kısmını önlemiş oldum. Bu noktada peçete kaplı taşlkarım çok yardımcı oldu. Tamam, peçeteyle kaplı olmasalar da aynı sonucu elde edecektim ama böyle daha bir dekoratif oldu, hem de taşlar sıralarını bekleyerek tozlanmaktan kurtulmuş oldular :)



Bu arada koltuğumun üzerindeki battaniyeye de dikkatinizi çekmek isterim efenim... Bu modelin değişik, komik bir adı vardı yanlış hatırlamıyorsam :) "Ben yaptım" demek isterdim ammaaaaa moolesef ben değil, başkası! Hediye geldi... Beğendiniz değil miiiiiii :)




Bu arada geçtiğimiz haftasonu sinemaya gittim; "Sen Kimsin?"e. Tolga Çevik'in senaryosunu yazdığı ve oynadığı. Normalde ben hemen her gittiğim filmi beğenirim, öyle hemen eksiklikleri bulup şikayet etmem, verdiğim paraya hep değer olmuştur izlediklerim. Bu filme de aynı duygularla gittim ammaaaaa filmi hiç hiç hiç mi hiç be-ğen-me-dim!!!

Şovlarını severek izlediğim birinin filminin bu kadar hayal kırıklığına uğratacağı aklıma gelmezdi. Tabi zevkler ve renkler tartışılmaz ama gitmeyi planlıyorsanız ve tesadüfen bu yazımı okursanız eğer...evet, iki kere düşünün de gidin derim. Espirilerdeki basitlik, lüzumsuz uzatmalar, yapmacık rol yapmalar, baş ağrıtan uzun diyaloglar...

Dedim ya, iki kere düşünün...

Neyse, benden bugünlük de bu kadar efem...

Ankara'da hava biraz ısındı, yollardaki, kaldırımlardaki dev buz kalıpları az da olsa küçüldü, sokaklardaki insanlar kardan adam modundan çıkarak normal kışlık kıyafetlerine büründü, havalar birz daha geç kararmaya başladı... Ay amanın!!! Bahar mı geliyor ne!!!

Bu arada yaklaşık iki aydır ara verdiğim, tembellik ettiğim, hep bir bahane bulduğum aktif tek sporum olan pilatese de bugün itibari ile dönmüş bulunmaktayım. Yaza bomba gibi gireceğim :)) (geçen yaz da bunu demiştim ama aradaki fark yaklaşık yarım kilo olmuştu. O da maalesef eksi yönde değil!) Neyse, bu sene azimliyim, artık annemlere de yürüme gidip geleceğim. Gelişmeleri size buradan mutlulukla rapor edeceğimdir.

Kendinize iyibakın, iyi olun. Dilerim hepinizin yüzü tüm gün boyunca güler :)

Sevgiler


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder